"Yolunu bulamadığında içindeki dalgaların sesini dinle."
Ruhumuzun evi dört duvarı olan fiziksel bir yer değil. Orası bir duygu, bir varoluş hali, uçsuz bucaksız bir evren. Parlak yıldızlarla kaplı bir gökyüzü veya sularında ışıkların kıpırdandığı bir deniz. Hayat karşımıza ne çıkarırsa çıkarsın, sığınabileceğimiz bir evimiz varsa her şey yolunda, her şey mümkün. Ruhumuzun ısınacağı, kendini güvende hissedeceği, kendi olacağı bir eve ihtiyacı var. Bizim de onu hissetmeye; onun sesini duymaya, onu izlemeye ve bu sayede gücümüzü toplayıp içimizdeki ateşi yeniden yakmaya ihtiyacımız var.
Amacımdan emin olmadığımda; yaratıcı enerjimin tıkandığını, umutsuzluğa kapıldığımı, boşluğa düştüğümü hissettiğimde - Clarissa P. Estes'in deyimiyle artık kendimi hissedemediğim, fikirlerimin açılıp gelişmediği, doğru dürüst işlemediği durumda - ruhumun eve dönmeye ihtiyacı var.
Dr. Clarissa P. Estes, Kurtlarla Koşan Kadınlar adlı kitabında ruhumuza ayna tutuyor. Vahşi doğamızdan gelen, sesini duyup hissettiğimiz her şey - her fikir, her içgüdü, her sezgi, her ilham, her umut, her duygu - için bir "taşıyıcıya", yani "saklama kabına" ihtiyacımız var. Bu saklama kabı olmadan, hayatın içinde toz zerrecikleri gibi uçuşuyor ruhumuzun parçaları. Ve biz içimizde nedensiz boşluklar hissediyoruz; aydınlanmayan karanlıklar, birbirinin tıpatıp aynısı aylar, yıllar; en büyük boy kahveler ve sahip olduğumuz onca şeyle doldurulamayan boşluklar… İç sıkıcı bir tatminsizlik. Ruhumuzun parçalarını bir saklama kabında bir arada tutabildiğimizde ise bize ait bir evrenimiz oluyor. Bize özgü bir ışıltısı, rengi, dokusu ve sesi var buranın. İçinde bizim olan şeyler var, biz varız. En gerçek halimizle. İşte bu saklama kabı, ruhumuzun evi.
Clarissa Estes'e göre bu saklama kabı bazılarımız için "günlüklerimiz". Ruhumuzun dağılan parçalarının izini sürmeyi sağlayan günlükler. Bazılarımız içinse yaratıcı sanat; gerçeğe dönüşen, hayatımızı yenileyen, yaşam enerjimizi uyandıran fikirler ve projeler.
Ruhumuza ev yapmanın yolunu Clarissa Estes'in rehberliğinde keşfedelim:
1. Teslim Olma
Sahip olduklarına değer verilmeyen bir ortamdaysan sırtını dönüp uzaklaş. Fazla seçeneğin olmadığını hissettiğin bir ruhsal durumdaysan hayattaki yerine boyun eğme. Vahşi doğamız köşeye sıkıştığında teslim olmaz; tıpkı doğadaki vahşi kurtlar gibi öne çıkar, pençelerini savurur ve kavga eder.
Estes, ünlü Kibritçi Kız masalından; masalın temelindeki arketip, evrensel davranış biçimleri ve motiflerden yola çıkarak yol gösterir bize.
"Kibritçi Kız'ın içgüdüleri sağlam olsaydı, çok sayıda seçimi de olurdu. Bir köşede soğuktan ölmek yerine başka bir kente gidebilir, gizlice bir vagona binip kaçak yolculuk edebilirdi. İçindeki vahşi kadın daha sonra ne yapacağını bilirdi. Ama Kibritçi Kız, o vahşi kadını henüz tanımıyor. Bir kuruşa yalvararak kibrit satmaya çalışırken, aslında o bir kuruştan çok daha değerli bir şey - "bir ışık" - sunmakta olduğunu bilmiyor."
Yazı pratiği: Köşeye sıkıştığın bir konuda yapabileceğin seçimler neler? Senin sunduğun ve belki de değeri göz ardı edilen "ışık" ne? Derin bir nefes al, kalemini serbest bırak, içtenlikle ve dürüstçe yazmaya başla.
2. Sıcaklığın peşine düş.
Soğukta kaldığımızda, duygularımız donduğunda, artık kendimizi hissedemediğimizde, hayatımız bir türlü akmadığında ve derin bir umutsuzluğun pençesine düştüğümüzde "eylem yerine fanteziyle yaşamaya" başlarız. Çünkü bu çok daha kolaydır. Bir fantezi, umutsuz ve boyun eğmiş dünyamızda kolayca tutunabilir. 3 tür fantezi vardır:
Birincisi, gündüz düşleri gibi eğlenceli haz fantezileri, onlar ruhumuzu okşayabilirler.
İkincisi bizi eyleme geçirecek bir araca dönüşebilecek olan "istemli düşleme". Gerçekleşen hedeflerin ardından bunlar var.
Üçüncüsü ise eylemi engelleyen, her şeyin sonunu getiren bir fantezi türüdür; gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan, bizi eyleme geçirecek yapıda olmayan fanteziler. Kibritçi Kız'ın düşlediği yemekler, şöminenin parlak alevleri... Derinlerde hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanırken, ruhumuzu biraz olsun ısıtmak için kurduğumuz düşler; ardında gerçek bir eylem planı olmayan -yapacakmış gibi yapsak da sayısız bahaneyle sürekli ertelediğimiz, hayata geçirmeye aslında yeltenmediğimiz çünkü başaramazsak elimizdeki son şeyi de yitireceğimizi hissettiğimiz; fakat "o benim tutkum asla vazgeçmem" dediğimiz sinsi vizyonlar, düşler, fanteziler...
Bu 3. fantezinin kucağındaysak bunu tersine çevirecek, "benlik değerimizi yeniden eski haline getirecek" olan şey fikirlerimizi destek bulacakları yere götürmektir.
Çok azımız sadece kendi gücümüzle yaratabiliriz. Bizi, duygularımızı, ruhumuzu, yaratıcı gücümüzü, potansiyelimizi yani varlığımızı donmaktan kurtaracak olan şey, hali hazırda sıcaklığı olan insanların hayati desteğidir. Bu sıcaklığı yaşam enerjisi, kararlılık, motivasyon, eylem gücü ya da aktif bir eylem planı gibi düşünebiliriz.
Kibritçi Kız, o tükenmiş ve ruhu örselenmiş haldeyken serpilip gelişemez. Onun içindeki ateşi yeniden tutuşturup alevlendirecek yardımcılara ihtiyacı var. Böylece kendini yeniden ısıtmaya başlayabilir. Ama o insanlara ulaşmak için öylece oturmamalı, hareket etmeli! Bizim de hareket etmemiz, durumumuzu farklılaştıracak, daha önce yapmadığımız bir şey yapmamız gerekir. Yeter ki ruhumuzdaki acıyla öylece oturmayalım. Hareket etmezsek kibrit satmak için sokaklara geri döneriz.
Yazı Pratiği: Köşeye sıkıştığın bir konuda Estes'in anlattığı 3. fanteziyi yaşıyor olabilir misin? Yanıtın evetse durumu değiştirmek için hareket planın ne? Daha önce yapmadığın ne yapabilirsin? İlk kıvılcımı tutuşturmak için gereken sıcaklığı nereden ya da kimden bulabilirsin? Nefesini yavaşlat, kendini bırak ve bu anın akışında yazmaya başla.
3. Ateşi bul.
Ateş, ruhtaki yeniden canlanmanın başlıca simgesidir. Rahatlatıcı fantezilerin bizi öldüreceği kesindir. Onların nasıl işlediklerini bilirsiniz: "Bir gün... Keşke... Hazır olduğumda...Çocuklar büyüdüğünde... Daha güvende olduğumda... İşler yoluna girdiğinde…Ve bu böyle sürüp gider."
Estes, masalın sonunda Kibritçi Kız'ı yanına, cennete çağıran şefkatli büyükannenin bizi gerçek eylemden uzaklaştıran, ayartıcı ve öldürücü şaşırtmacaları simgelediğini söyler. Büyükanne Kibritçi Kız'ı dramatik bir şekilde cennete çağırmak yerine ona şöyle demelidir: "Kalk! Uyan! Ne yap et, ateşi bul!"
Kibritçi Kız, masalın sonunda tüm kibritleri arka arkaya yakarak hayaller kurmaya başladığında, kaynaklarını harekete geçirmekten çoktan vazgeçmiştir. Elindeki kibritleri bir değişim için kullanmak yerine fantezi kurmaya harcar. Yani enerjisini anlık hevesler için, kendini değersizleştirdiği umutsuz bir evrende tüketir. Kalkması, gitmesi, bir şey yapması gerektiğini bilir ama yapamaz. Tıpkı çoğu zaman bir çoğumuzun yaptığı -ya da yapmadığı- gibi. Fantezi eylemi boğduğunda yeni hiçbir şey olmaz. Peki ne yapabiliriz?
"Odağımızı kabettiğimiz zaman (kaybedersek değil), yani bir süreliğine yenildiğimizde, odağımızı geri kazanmamız gerekir. Odak, ruh sesinin talimatlarının hissedilmesi, duyulması ve izlenmesiyle geri kazanılır. Bunun için saklama kabımıza ihtiyacımız var."
Bir konuda kendimizi tüketecek kadar çalışıp bir yere varamadığımızda birdenbire yığılıp kalabiliriz. Artık devam edemeyebiliriz. Tutkuyla savunduğumuz şeylerden dahi vazgeçme noktasına geliriz. Böyle durumlarda paniğe kapılmamalı, yavaşlamalı, sakince tek bir fikre tutunmalı ve bir süre onunla kalmalıyız. Yaşadığımız şey bir enerji kaybıdır ve bu doğal sürecin parçasıdır. Yıpranmış fikirleri eleyip budamak, bir tanesine tutunmak ve sabırla onunla kalmak faydalıdır. Bu, gücümüzü yenilemek için ihtiyaç duyduğumuz "verimli bir moladır". Panikle yeni adımlar atmaya çalışmak işe yaramaz, aksine bizi yalnızca tüketir ve daha büyük bir karmaşanın içine sokar. "Bazı fikirleri artık at ve geride kalanlara odaklan", der Clarissa Estes. "Tıpkı doğadaki vahşi kurt sürülerinin yaptığı gibi biraz dur, olduğun yerde nefes alıp ver, dikkatini topla, tüm duyularını kullanarak kokla, dinle, hisset. Ve sonra içgörülerine ve sezgilerine güvenerek yolu yeniden görmeye başla."
Yazı Pratiği: Üzerinde çok çalışıp yıprandığın, kendine veya sürece inanmadığın, güvenmediğin veya kaynakların yetmediği için olduramadığın hangi fikirlerini bırakabilirsin? Hangi fikrine sabırla tutunabilirsin? Bu fikri farklılaştırmak, yeni bir şeye dönüştürmek çözüm olabilir mi? Çizeceğin yeni yol ne olabilir? Kendinle kal, kendine gerçekleri söylemek için izin ver ve bırak sözcükler kağıda dökülsün.
Sıkıştığında, yıprandığında, umutsuzluğa kapıldığında; hayatın bir türlü akmadığında ve çıkış yolu bulamadığında teslim olma, sıcaklığın peşine düş, eyleme geç; ateşi bul ve içindeki kıvılcımı yeniden tutuştur. "Saklama kabını" doldurmaya başla. Benliğini soğukta bırakma. Çok sayıda seçimin var, bazen öyle görünmese de. Yaşadıklarının yolculuğun bir parçası olduğunu, hikayeni değiştirecek gücün olduğunu, vahşi gerçek doğanın sana yol gösterdiğini unutma. Bu yazının da ruhunun fısıltılarından biri olması ve seni eve götürmesi dileğiyle.
Bu bir interaktif günlük.
Şimdi aşağıdaki butona tıklayarak günlük yazmaya başlayabilirsin. İstersen yazını bana ulaştırabilir, yayınlanmasını talep edebilirsin. Yazını paylaşmak istemezsen, kendi özel günlüğüne yazabilirsin. Kendinle buluşup iyileştirici bir yolculuğa çıkmak için rahatsız edilmeyeceğin bir köşe bul, istersen bir mum yak, güzel bir müzik aç ve yazmaya başla.
Bu paylaşımlar yalnızca bana ulaşır, gizliliğe saygı prensibiyle aramızda kalır, yayınlamak tamamen sana ait bir tercihtir.
コメント